Göreceli kavramının anlamını bilenler,
Dinamik analizin yapısını kavrayanlar,
“Doğru” ile “gerçek” kavramlarının farkını anlayabilenler,
Tuttuğu tarafın görüşlerini değil gerçekliği işitmek isteyenler
için
Türkiye’de ve dünyada ekonomi ve finansal piyasalar ile ilgili görünüm…
Adım İbrahim Turhan
1987 yılında Boğaziçi İşletmeye Türkiye birincisi olarak girdim. Önyargıların, mahalle taassubunun, hukuksuzluğun, baskıların ülkeme nelere mal olduğunu yaşayarak gördüm. Gençlerin hâlâ aynı sıkıntıları yaşadığını görmek acı veriyor.
#ÜlkemAdınaÇokÜzgünüm
Merkez Bankası’nın döviz pozisyonu gerçekte ne kadar?
Eksi rezerv olur mu?
…
23 Aralık verisiyle, herkesin anlayabileceği şekilde.
NOT: Rakamları ‘milyar dolar’ olarak okuyun lütfen.
Erdoğan, “Faizi düşüreceğiz dedik ve düşürdük. Ne oldu? Battık mı?” diye sormuş.
İzlediği politikalara 2014’ten beri itiraz etmiş ve eleştirilerimi açık biçimde hem kendisine hem diğer yöneticilere doğrudan iletmiş biri olarak cevap hakkı doğduğunu düşünüyorum.
Merkez Bankası Başkanı, basında yer alan mülakatta; “Türkiye'nin risk priminin bu kadar yüksek olmasına çok anlam veremediğini” söylemiş.
Zaten anlayabilse sorunun en az bir kısmı çözülmüş olurdu.
Geçmişte de ekonomik krizler yaşandı. Bunları hatırlayanlar, belli bir süre kötüleşme ve ardından sert çöküş bekliyor.
Oysa içinde bulunduğumuz durum farklı. Öyle olmayacak.
Peki ne olacak?
Önümüzdeki dönemde bizi neler bekliyor?
Örnekle açıklayalım.
20 Eylül’de bankada üç aylık 100 bin TL mevduat hesabı açtınız.
Faiz %16.
Kur 8,8775.
20 Aralık’ta 4 bin TL faiz elde edecektiniz. Döviz kuru ise 17,43 oldu. Artış %96 olmuş.
Kur artışı daha yüksek olduğuna göre banka size 96 bin TL verecek.
“Merkez Bankası rezervleri eksi oldu” ne demek ?
Rezerv eksi ise nasıl hâlâ satılıyor ?
İlk olarak 2019’da
@Burumcekci
@ugurses
ve
@kerimrota
tarafından keşfedilen “Con Ahmet’in devridaim makinesi” nasıl işliyor ?
Bu sistem daha ne kadar işleyebilir ?
…
Buyurun:
Dört işlem bilmeyen insanlar ekonomi ile ilgili yorum yapmaya kalkarsa böyle olur.
İktidar sözcüleri, yurt dışındaki enflasyon ile ilgili “orada şu kadar arttı, bu kadar katına çıktı” söylemini bıraksa artık.
“Her şey olunur-rezil olunmaz” bir ortam yarattılar.
TL kredi ile döviz borcu kapatmak yasak.
500 bin USD nakdi varlığı olana kredi vermek yasak.
Yurt dışı yerleşik bankalar ile döviz işlemi yapmak yasak.
Enflasyon %80 iken %10 getirili uzun vadeli kağıtları almak mecburi.
Bütün bunlar neden?
Yatırım ve istihdam için olmadığı belli
İstanbul Sözleşmesini okudum. Bu konuyu bilen hukukçuların ayrıntılı değerlendirmelerini de dinledim. İstanbul Sözleşmesine karşı çıkanların şu soruya açık yüreklilikle cevap vermesi gerekiyor; aileyi veya aile değerlerini korumak için şiddete göz yummayı mı teklif ediyorlar?
Geçtiğimiz hafta Koç Holding’in kazandığı Kalamış Marina ihalesi, şimdi de Aydem Yenilenebilir Enerji’nin 605 milyon liralık teklifle kazandığı ve Rekabet Kurumu’nun onayladığı Akköprü HES ihalesi Cumhurbaşkanı karayı ile iptal edildi.
Her iki şirket de halka açık.
Sürücülerin katılma noktalarındaki davranışı toplumun adalet ve hak tasavvuru konusunda çarpıcı bir gösterge.
Trafik yoğunluğunda birçok araç şeritlerinde beklerken yandan devam edip en önden girmeye çalışanların davranışı “haksızlık bana çıkar sağlıyorsa yapılabilir” demektir.
Merkez Bankası’ndaki kariyerimle ilgili onur duyduğum şeylerden biri, 10 TL banknotun arka yüzünde Cahit Arf’ın resminin yer almasını teklif etmiş olmamdır.
Arf’ın toplumda tanınırlığının artmasını ve bu parayı kullanacak çocukların matematiğin önemini görmesini amaçlamıştık.
Anlamıyorlar…
* Merkez Bankası’ndaki rezervin büyük bir kısmının sahibinin, döviz-altın hesaplarını orada tutan bankalar olduğunu,
* Bankalardaki paranın sahibinin banka patronu değil mevduat yatıran vatandaşlar olduğunu,
* Bir koyundan iki post çıkmayacağını,
Küçük birkaç hatırlatma:
1) Merkez bankaları tek elden para basma imtiyazına sahiptir. Yani teorik olarak kârlılıklarının sınırı yoktur.
2) Merkez bankasının kârı, piyasadan çıkar. Bu “sıfır toplamlı” bir bilançodur.
3) Bu yüzden MB’ları en çok ‘kriz dönemlerinde’ kâr eder.
Para politikası ile, daha özelde merkez bankası politika faizi ile enflasyon arasındaki ilişki iktisat biliminin kanıtlanmış bulgusudur. Bunu göz ardı edip enflasyonu azdıran, parayı hurda olana satılacak kadar değersiz hale düşürenlerin önemli bir kısmı cahil.
Gelin anlatalım:
Paranın alım gücünün aralıksız her hafta yüzde 1,6 eridiğini, üretim maliyetlerinin ayda ortalama yüzde 5-10 arttığını gören ve hükümetin -düzeltmeyi bırakın- enflasyonu körüklediğini gören bir kişinin,
sattığı ürünün ya da varlığın fiyatını artırması kadar doğal bir şey olamaz.
Cehalette son perde...
1) Konvertibilite devletin (Merkez Bankasının) her talep edene döviz satması taahhüdü
i-çer-meezzz!
“Piyasada döviz talebi var. Piyasa bunu karşılamazsa
@Merkez_Bankasi
devlet adına satmak zorundadır”.
Hayır bayım. Fiyat yükselir, talep dengelenir.
Finans piyasalarının Noel tatilinde olmasını fırsat bilip dün gece 21:30’dan sonra yurt dışında dolara müdahale edildiği anlaşılıyor.
Öyleyse ‘Noel Baba’ gibi bir Merkez Bakamız var demektir. Hediye olarak Türkiye’nin rezervlerini dağıtıyor.
Kur artmasın diye TL’yi sıkmak gerek.
Bunun doğal yolu faiz artışını istemiyoruz.
Yerine kredi kanalını kısarak aynı sonucu elde etmeye çalışıyoruz. Öyle ki ticari kredi kartlarını bile kısıtlıyoruz.
Bu kez TPP tıkanıyor, BIST 4505’e geriliyor.
Ama Borsa düşsün de istemiyoruz.
128 milyar dolar rezerv satışı konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. “Bilançoya bakarsanız görürsünüz, hesaplar ortada, satılan dövizin karşılığında TL alındı, vs...” gibi söyleyenlerin kendilerinin bile inanmadığını vücut dillerinden açıkça gördüğümüz tutarsız, anlamsız sözler.
Aşama aşama 128 milyar dolar serüveni...
İnkar aşaması:
“Ortada 128 milyar dolar diye bir rakam, gerçekle ilişkisi olan bir rakam yok.”
...
Öfke aşaması:
“Ortada bu ülkeye ve millete yönelik aleni bir ihanet, aleni bir saldırı, aleni bir hançerleme vardır.”
...
Bir duygumu, daha doğrusu duygusal kopuşumu paylaşmak istiyorum.
Önce açıkça söyleyeyim:
İsrail’deki ırkçı-dinci faşizmin insanlık dışı saldırılarını bütün kalbimle lanetliyorum.
Ama sergilenen iki yüzlülük de midemi bulandırıyor. Tepkiler içi boş ve anlamsız görünüyor gözüme.
Özel bankalarda böyle bir düzenleme yapılamaz. Dövize endeksli mevduat gibi bir ürün söz konusu olabilir. Bu durumda kredilerin de dövize endeksli olması gerekir. Kısacası TL’yi tamamen devre dışı bırakmış oluyoruz. Sistem tam dolarizasyona geçecek demektir.
Görüntüde ekonomik kriz var.
Ama sorun gerçekte ekonomik değil.
Bu bir yönetim ve zihniyet krizi!
Ekonomi bu duruma;
-Keyfi yönetim, anlık kararlar
-İktisat bilgisine ve ortak akla kulak tıkayan politika
-Bilgisiz ve yetersiz kadro
yüzünden geldi.
Çözüm de yönetim sisteminde.
Hükümetin parası diye bir şey olmaz.
Bir ürün ya da hizmet (örneğin doğal gaz) tüketiciye maliyetinin altında satılıyorsa aradaki farkı vergi mükellefleri öder, hükümet üyeleri değil.
Dolayısıyla vatandaşın kesesinden cömertlik edip matah bir şeymiş gibi caka satmanın anlamı yok.
Boğaziçi Üniversitesinden bir öğrencim; “Sizin kuşağınız ülkede özgürlükleri, demokrasiyi sağlayamadığı için bugün biz bu kadar politize olmak zorunda kaldık. Ülkenin bu noktaya gelmesinde sorumluluğunuz olmadığını mı düşünüyorsunuz?”diye sordu.
Kesinlikle haklı
Ben de soruyorum.
Dolayısıyla üç ayda %96 dönem faizi elde ettiniz. Yıllık bileşik yüzde 1.385 faiz almış oldunuz.
…
SORU:
Bu farkı banka ödeyemez, zira fon maliyetini %16’ya göre yapmış, krediyi bu hesaba göre vermişti. Acaba 92 bin TL farkı mevduat sahibine kim ödeyecek?
Hazine ?… Merkez ?..
Demek ki neymiş;
- makro iktisat bilmeden, sadece finansal mühendislikle, Ali Cengiz oyunlarıyla ekonomi yönetimi kuru 27 ayda 4,50’den 7,85’e çıkarıp sonra da “bakamayacak” hale gelinceye kadarmış
- ciddiyetsiz, yukarıdan bakan davranışlar sergileme iş ciddiye bininceye kadarmış
“Hiç eksi 60 milyar rezerv mi olurmuş” diyenler için yazdım.
Bir de swaplar sonrası net rezerv eksiyken gece yarısı arka kapıdan rezerv yakma işine yeniden başlayan yöneticilere seslenelim.
-60 milyar dolar rezerv ile bant sistemi uygulamaya kalkmak çok akıllıca olmaz.
Matrix filminin (1999) o meşhur sahnesi:
Mavi hapı seçip hayallere devam etmek ve istediğiniz her neyse ona inanarak sahte mutlulukla avunmak mı, kırmızı hapı seçip acı ve zorlukla dolu da olsa gerçeklikle yüzleşmek mi...
“Unutma… Sana vadettiğim tek şey gerçek, fazlası değil!”
Almanya’nın eski başbakanı Merkel, 1995 yılında bir köpeğin saldırısına uğramış olduğu için kendisinde fobi gelişmiş.
2007’de Moskova’da görüşmeleri sırasında Putin, kasten Labrador cinsi köpeğini salona getiriyor.
Köpek doğal olarak Merkel’i koklarken Şansölye donup kalıyor.
BTK, sosyal medya platformları için Türkiye genelinde bant daraltma uygulaması yapıyor. Twitter erişimi fiilen kesiliyor.
Aynı anda üst düzey hükümet yetkilileri Twitter hesaplarından açıklama yapıyor.
Durumumuzu bundan daha çarpıcı yansıtan bir tablo olabilir mi?
Ankara’da kamu bankaları nezdinde işleri takip eden bir “kredicisi” olmayan firmalar kredi alamıyor.
Rüşvetsiz ya da arada “hatırlı” birilerini sokmadan iş yapabilmek neredeyse imkansız.
İşler yürüsün diye, komisyon vermeyi geçin, projeye “özel” ortak almak zorunda kalınıyor.
Dünyanın önde gelen ekonomilerinde en son açıklanan yıllık tüketici fiyatları enflasyonu sıralaması…
Açık ara birinciliğin bu kadar acı vereceği sıralama azdır!
…
“Ama bütün dünyada enflasyon var…”
diyenlere ithaf olunur.
Dün akşam tanık olduğumuz tribün rezaletini; “futbol taraftarı davranışı” diye küçümsemek yanıltıcı olur.
Anlık bir duygusal tepkinin, basit bir kafa karışıklığının ötesinde.
Toplumsal zihnin ve kavrayışın ne kadar paramparça, ne kadar sorunlu olduğunun bir yansıması.
Yıllık enflasyon;
Ağustos’ta 19
Aralık’ta 36
Nisan’da 70
Merkez Bankası faiz indirmeye başladığından beri enflasyon,
HER DÖRT AYDA İKİ KATINA
çıkmış.
Enflasyon kul hakkı yemektir.
Enflasyon ahlaksızlıktır.
Enflasyon bir hükümetin halkına karşı işlediği en büyük ekonomik suçtur.
Bir daha, tane tane anlatalım...
Kimsenin “rezervler yok oldu” dediği yok.
“Rezerv yakmak” ya da “buharlaştırmak” piyasada çok kullanılan ifadelerdir. Anlamı da “gereksiz yere harcamak”tır.
Kuru baskılamak için rezerv harcanır ama kur 5’ten 8,50’ye çıkarsa “buharlaşmış” olur.
Ekonomideki durum giderek kötüleşiyor. Zaman zaman çözüm önerisi isteyenler oluyor.
Önce sorunu teşhis edelim.
Ekonomi bu duruma niye geldi?
-Keyfi yönetim, anlık kararlar;
-İktisat bilgisine ve ortak akla kulak tıkayan politika;
-Bilgisiz ve yetersiz kadro.
Demek ki neymiş;
- ekonomiyi uzaktan kumanda ile yönetme, deli gömleği giydirme hırsı “zor oyunu bozar” sözüne gelinceye kadarmış,
- aklı eren herkes “yapmayın, ters teper” dediği halde büyük iddialarla dayatılan kararlardan yüzgeri etmek ekonomi yerle bir oluncaya kadarmış,
Ekonomideki çöküşün durdurulması, enflasyon ve hayat pahalılığı sorunlarının çözülmesi tabi ki birinci öncelik. Ama şunu unutmayın; ekonomi bu duruma niye geldi?
-Keyfi yönetim, anlık kararlar;
-İktisat bilgisine ve ortak akla kulak tıkayan politika;
-Bilgisiz ve yetersiz kadro.
BDDK, 2018 Ağustos’ta bankaların yurtdışı yerleşiklerle yaptıkları döviz swapları ile swap benzeri (spot + vadeli döviz işlemi) işlemleri ve forward, opsiyon ve benzeri türev işlemlerini bankaların özkaynaklarının %50’si ile sınırlamış, Eylül’de sınırı %25’e çekmişti.
Başbakanın Internetten 300 dolara ikinci el buzdolabı almak için pazarlık yaptığı ve buzdolabını görmek için randevu alarak eşiyle birlikte sıradan bir vatandaşın evine gittiği siyasal düzene ‘özgürlükçü demokrasi’ denir.
Ekonomi yönetimini kutluyorum 👏🏻
…
Hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan TUİK’te yaptıkları arka arkaya atamalarla sonunda enflasyonu kontrol altına almayı başardılar❗️
İster inanın ister inanmayın Mayıs ayında aylık enflasyon %3 olarak açıklandı.
Daha “iyisini”! bekliyoruz sizden …
Enflasyonla mücadele paketinin temel unsurları:
-Kuyumcularla anlaşıp altın toplamak,
-KGF desteği ile kredi vermek,
-Mobil yazılımla indirim takibi,
-Tim kurup fiyat denetimleri yapmak,
-Gıdada KDV indirimi,
…
İddia ediyorum, tarihe geçecek bir istikrar paketi !…
Şu “5 milyar dolar” işinin aslı:
2008 Küresel Krizi sonrası IMF’nin müdahale gücünü, dolayosıyla kredi verme kapasitesini artırmak için önce 500 milyar dolar karşılığı SDR(Özel Çekme Hakkı; IMF’nin kullandığı bir döviz sepetinden oluşan sanal para birimi) kota artışı yapıldı.
“Rezerv satıldıysa, swap yapıldıysa ne olmuş? Karşılığında aynı miktarda TL alındı. Karşılıksız değil ki” şeklinde özetleyebileceğimiz bir görüş dile getiriliyor.
Bir kısmı konuyu bilmediğinden, bir kısmı ise “cehl-i mürekkep” denilen tedavisi mümkün olmayan kişilik bozukluğundan
Elektrik faturaları can yakınca, Türkiye’yi 20 yıldır yönettiği halde hiçbir olumsuzluktan kendini sorumlu görmeyen hükümeti temize çıkarmak için bir suçlu aranmaya başladı.
Sosyal medya troller ordusu çok geçmeden sorumluyu ilan etti:
Elektrik dağıtım şirketleri…
Yukarıdaki metinde;
Kasadaki para: Merkez Bankası döviz varlıkları
Piyasaya borçlar: Döviz yükümlülükleri (bankaların Merkez Bankası’ndan alacakları)
Takas emaneti: Merkez Bankası’nın swap işlemleri
Hatır çeki: Diğer ülke merkez bankalarıyla devletler arası yapılan swaplar
Aklı başında, iktisattan anlayan hiç kimse faizin artmasını istemez, yüksek faiz kötüdür. Mesele; faizin ekonomiye zarar vermeden, dengeleri bozmadan ve en önemlisi kalıcı olarak nasıl düşürüleceğidir.
Faiz düşsün istiyorsanız kulak verin; nasıl düşer anlatayım.
Ağır propaganda yağmuru ile adeta beyni yıkanmış bazı vatandaşlar, belki saf duygularla, Hükümetin akıl dışı politikalarını “milli dava” diyerek savunuyor, “Türkiye düşmesin” diye ekonomi yönetiminde yapılan bütün mantıksızlıkları sineye çekiyor, ödenmesi geren bedel sanıyor.
Alınan
#tamkapanma
kararı ile birlikte kişi başına geliri yıllık 150 bin liranın altında olan nüfusun yüzde 75’ine PTT aracılığıyla derhal nakten
2.500 TL verilsin.
@Merkez_Bankasi
nın son iki yılda sağladığı kâr ve biriktirmiş olduğu yedek akçesi bu meblağı karşılar.
Cumhurbaşkanı Sn.Erdoğan;“ödemeler dengesi tarafında bir sıkıntıyla karşılaşmamak için planlı ve kontrollü döviz işlemleri yapıldı” demiş. Kendisine teşekkür etmeliyiz. İlk defa Hükümet tarafından, en yetkili ağızdan
@Merkez_Bankasi
nın rezervlerinin satıldığı kabul edilmiş oldu.
Enflasyon ahlaksızlıktır.
Enflasyon kanunsuz vergidir.
Enflasyon, harcama eğilimi yüksek olan yoksul kesimlerin gelirini aşırmaktır.
Enflasyon toplumun cebindeki parayı fark ettirmeden çalmaktan farksızdır.
Enflasyon bir hükümetin halkına karşı işlediği en büyük ekonomik suçtur.
– Biz elimizde kalan ve satılmayan malları (TL) teminat olarak verdik de bize geçici olarak ve emaneten para verdiler. İstediklerinde paralarını verip malları geri almamız gerekiyor.
– Bu takas (swap) işlemiyle aldığımız emanet para ne kadar usta ?
– 63 lira 60 kuruş evladım.
Hazine ve Maliye Bakanı; önümüzdeki bir kaç ay içerisinde enflasyonu tek haneye indirmeyi planladıklarını söylemiş.
…
Aylık enflasyonu kastediyorsa zor da olsa mümkün olabilir.
Yıllık enflasyondan söz ediyorsa matematik ile ilgili ciddi sorunu var demektir.
Açılışı şöyle yaptılar:
Elektrik…
Doğalgaz…
Akaryakıt…
Dövize endeksli köprü ve otoyol geçiş ücretlerinden bahsetmiyorum bile (sepette ağırlıkları az).
Ocak’ta negatif enflasyon mu demişti birisi ?…
Delikanlı kasaya baktı ve dedi ki:
– İyi de usta, bak kasada 121 lira 80 kuruş para var. Çok şükür, iyi durumdayız.
İşyeri sahibi;
– Doğru. Sen bakınca kasada nakit var görünüyor ama bu paranın içinde benim piyasadan aldığım borçlar da var. Borcumuz 124 lira 20 kuruş.
Ticaret yapan işyeri sahibi akşam dükkanı kapatmadan önce dalgın dalgın kasaya bakıyordu.
Yanında çalışan delikanlı sordu:
– Usta, hayırdır ? Çok dertli görünüyorsun, bir sorun mu var?
İşyeri sahibi cevap verdi:
– Kasanın durumu iyi değil evladım.
1️⃣ Ülkelerin “batması” öncelikle yoksullaşma ile olur.
Bütün bu akıl dışılıkların henüz tam anlamıyla başla(ya)mamış olduğu 2013 yılında, kişi başına düşen milli gelirin bugünkü USD fiyatları ile karşılığı $15.700 idi.
TÜİK 2022 yılı için kişi başına $10.655 olarak açıkladı.
– İyi ama usta alacaklıların kendileri paraya ihtiyaç duyarsa ya da senin böyle her gün para harcamandan endişeye kapılıp alacaklarının bir kısmını kapamamızı isterlerse ne yapacağız ? Hem bu “hatır çeki” verenlere karşı boynumuz eğik olmaz mı ?
Keşke yapmasaydın be usta, keşke❗️
Delikanlı heyecanlanır.
– Ne diyorsun sen usta ? Borçlar ve takas emanetleri düştükten sonra kasamız 66 lira açık mı veriyor ?
– Bu açığın 21 lirası hatır çeki sayılır. Aramızda hısımlık var. Onlar geri istemez ama geri kalanı piyasaya. Gerçi piyasa da hemen boğazımıza sarılmaz.
Bu söz, Türkiye’de fiyat istikrarından ne kadar uzak olduğumuzun veciz bir ifadesi olmuş.
Yurt içinde üretilen bir sanayi ürününün fiyatını bugünden tahmin etmek mümkün değil.
Bu ürün, emtia gibi fiyatı küresel piyasalarda belirlenen bir mal olmadığı halde…
SONUÇ:
Devletin resmî verileriyle durum budur.
Yüksek enflasyon yüzünden yoksullaşmanın, enflasyon yoluyla gelir transferinin hazin tablosu...
Artık bunu nasıl tanımlarsınız, battık mı uçtuk mu, onu size bırakıyorum…
Son bir haftada Merkez Bankası’nın piyasa fonlaması 216,7 milyar TL’den 347 milyar TL’ye çıkmış.
Rezerv para 50 milyar kadar artmış. Gerisi için piyasadan TL eksildiğine göre bir şey satılmış olması gerekiyor.
Merkez Bankası’ndan piyasaya ne satılmış olabilir?
– Aaa, bak o zaman haklısın usta. Bizim kasa aslında 2 lira 40 kuruş açık vermiş. Ne yapalım, olsun. Nasıl olsa ticaret devam ediyor. Para, mal dönüyor. Çıkarırız evelallah. Sen dert etme.
– Nasıl dert etmeyeyim? Hatırlasana, komşu dükkanlar bize emanet para bırakmıştı. O da var
Yani bu hesaba göre kişi başına gelirimiz sabit dolar fiyatlarıyla üçte bir oranında düşmüş. Her birimizin yaklaşık 7 bin dolar, ülke olarak ise 575 milyar dolar kaybımız var.
Soralım; “10 yılda bırakın refah artışı sağlamayı, gelirinin üçte birini kaybetmiş birine ne denir?”
Nakit döviz varlığı olan şirketler bunu;
-vadesi gelecek dış borçlarına karşı,
-yapacakları ithalatın ödemeleri için,
kur riskini yönetmek için tutuyor.
Son kararla bunlara;
-gelecekte yapacağınız ithalatı bir an önce erkenden yapın,
-parayı sistem dışına çıkarın
demiş oldular.
İktisat bilimine, yerleşik piyasa uygulamasına, hatta akla aykırı ve işlemediği, işe yaramadığı herkes tarafından görülen uydurma bir modeli dayatmak için…
Artık hiçbir anlamı ve etkisi kalmayan Merkez Bankası politika faizini düşürdük diyebilmek için…
Yazık bu ülkeye…
Bir Merkez Bankası Başkanı daha görevden alındı...
Hukuk bir kere ihlal edildiğinde sessiz kalınca başka ihlallerin önü açılır.
Temmuz 2019’da TCMB’nin kurumsal kimliği ve bağımsızlığı darbe yediğinde bunu kabullenenler, bugün yaşanan utanca zemin hazırlamış oldu.
Birincisi; ülkelerin ve devletlerin “batması”, şirketlerinki gibi olmuyor.
Sn. Erdoğan ülkeyi şirket gibi yönetmeye eğilimli olduğundan aradaki farkı bilmiyor ve anlamıyor olabilir.
Açıklamaya çalışalım:
#USDTRY
kuru yurt dışında neden 3,40’ın altını gördü?
Bugün sabah 5,58 seviyelerinden açılan, gün içinde çok yüksek oynaklık kaydederek 5,48-5,56 bandında hareket eden USDTRY, İstanbul seansının sonunda 5,55’ten kapandı. Seans sonrası işlemlerde 5,4850 ile 21 Mart seviyesindeydi.
Yurt dışı TL swap piyasasında yapılan vahim hatadan önce, 19 Mart’ta
#BIST100
endeksi ¢1,9750 idi. Bugün ise ¢1,3750 seviyesinde. 2 yıl vadeli Hazine tahvili getirisi 21 Mart’ta %17,66 idi. Bugün %24,43.
Acaba bu kararları alanlar ‘değdi mi’ diye kendilerine soruyor mudur?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile Tanzimat döneminden beri süren devlet geleneği tahrip edildi. Kurumsal hafıza, devlet aklı, denge ve denetim sistemleri işlevlerini yitirdi. Kararlar günü kurtarmaya yönelik anlık reflekslerle alınır oldu.
Bu da bir kırılma yarattı.
Aşı sıkıntısı “bir varmış bir yokmuş”
Çek tahsilatı “bir varmış bir yokmuş”
İçki yasağı “bir varmış bir yokmuş”
128 milyar dolar “bir varmış bir yokmuş”
Bakanlar ve Merkez Bankası başkanları “bir varmış bir yokmuş”
...
“En kötü ihtimalle” bir masal ülkesi olduk.
O değil de ne yaptınız paraları?...
2 yılda 2 başkan değiştirip Merkez Bankasının 130 milyar dolar rezervini sattınız. Nereye, belli değil.
Üstüne, 2 yılda 82 milyar TL de temettü ödemesi aldınız.
Yetmedi; kara gün için saklanan 41 milyar TL ihtiyat akçesine de el attınız.
Nasıl bir inançsa; biçimsel kutsallarına karşı aşırı hassas, hemen inciniyor.
Ama kul hakkı yemekten, rüşvetin kurumsallaşmasından, enflasyonla parayı pul etmekten, halkı/bireysel yatırımcıyı soymaktan, yandaşa imar rantı dağıtmaktan, doğayı tahrip etmekten, hiç rencide olmuyor.
Sayın ekonomi yönetimi,
Sayın Merkez Bankası yöneticileri,
Savaş çıkmış… ortalık toz duman…
Kur 14 olursa kıyamet kopmaz.
Seviye takıntısı yapmayın.
Söz, ben de bir şey demeyeceğim.
Yazıktır, daha fazla rezerv yakmayın.
Anlamsız, etkisiz ve yararsız politikada ısrar yüzünden önce kuru zıplat.
Sonra kendi yanlışların yüzünden 7 TL zıplattığın kuru 3 TL geri çekebilmek için vergi ödeyenlerin parasını saçıp savur.
İhracatçının dövizine el koy, MB rezervi sat.
Bir de bunu büyük başarı diye anlat.
Kişisel inadı uğruna 1994 ekonomik krizinin mimarı olmuş, Cumhuriyet tarihinin enflasyon rekorunu kırmış, kullanım dışı bir siyasetçinin yeniden tedavüle sürülmeye çalışıldığını, üstelik ihanet filan gibi büyük laflar ettiğini görüyoruz.
Demek iktidarın durumu bu kadar umutsuz…
Bu ay sonunda alınacak 5.500 TL asgari ücretin geçen Aralık ayındaki eşdeğeri 3.864 TL❗️
Yani Hükümet; “asgari ücreti artırdık” derken gerçekte, paranın satın alma gücüne göre yüzde 10 düşürmüş oldu.
Yüksek enflasyon yıkıcı bir ekonomik felakettir!
Yoksullaşma sadece kişi başına düşen milli gelir ile sınırlı değil. TÜİK’in bir ölçütü var: Maddi yoksunluk!
Tanımı aşağıda.
TÜİK’e göre Türkiye’deki hanelerin %27’si (dörtte birinden fazlası) bu durumda!
Ortalama gelirin %50’sinin altında kalanların oranı %15.
Merkez bankalarının başkanlık konumu çok kritiktir. Görevden alınan ve yerine atanan kişilerden bağımsız olarak, bu değişikliğin gerçekleşme yöntemine ve zamanlamasına benim aklım ermiyor. Bunun ciddi zararlar verebileceğinden endişe ediyorum.