15 aralık 2022'de birlikte yaşamaya başladık nalanla. uyuyayım diye geçmiş tivitleri karıştırırken fark ettim; 15 Aralık 2019'da yazmışım aşağıdakini. ne diyorduk: uğurun mantığı. veya bilimsel bir araştırma sahası olarak: yıldönümü sendromu.
Bulutlarla kaplı kapkara bir gecede, "herhangi" bir denizin altından yüzerek karşıdaki varlığı şüpheli olası kıyılardan hayalimde canlandırdığım "belli" bir tanesine varmaya çalışıyorum. Kesin bir yol yok, ama rastlantıya da bırakamam. Evrenin kumaşı şiirse başarılabilir.Bakalım.
önce bir dik oturmaya, dik yürümeye alış, yattığın kalktığın saat belli olsun; sonra ne bileyim, sigarayı bırak, spordur, temizliktir, yemektir, günlük rutinlerdir, bunları bir dengeye oturt, sonra söz konuşucaz varoluş bunalımların hakkında
spinoza'nın ilk ilk yazılarından birinin ilk paragrafı. smell the teen spirit of a philosopher: "Tercrübelerim sayesinde sıradan hayatımızda her gün karşılaştığımız olayların boş ve anlamsız olduğunu öğrenmemle birlikte, beni endişelendiren veya benim endişelendiğim şeylerin
Çıktı! "Batı resminde kelimeler? Soruyu sorar sormaz, sayısız miktarda olduklarını, ama sanki pek incelenmediklerini fark ederiz. İlginç bir körleşmedir bu, çünkü bu kelimelerin varlığı aslında edebiyat ve sanatlar arasına eğitimimizin diktiği temel duvarı yıkar."
Böyle bir kitap hazırladık. Eylem Canaslan, Cemal Bali Akal editörlüğünde. Alternatif bir düşünce tarihi. Ben La Mettrie: Aydınlanmış Bir Hayvan adında bir yazı yazdım. Diğer yazılarları ekliyorum aşağı. Her bakımdan çok anlamlı bir iş. Umarım okuyucusunu bulur.
şöyle Meillassoux'yu kısaca anlatsan da dinlesek talebi çok geliyordu.
@akademi_FR
'yi bekliyormuşum: 52 dakika.
@ilker_kocael
sayesinde gerçekleşti, çok teşekkürler!
--- YENİ VİDEO ---
Fransız felsefesinin dünya çapındaki yeni "süperstarı" Quentin Meillassoux'yu çevirmeni Kağan Kahveci'den (
@kkaaggaann
) dinliyoruz.
Meillassoux'nun temel savları nelerdir? En önemli eseri "Sonluluğun Sonrası"nı nasıl okumak gerekir? Filozof neden bir anda
Nihayet çıktı arkadaşlar. Benim dünya deyince anladığım şeyi epey dönüştürdü. Cevirdigim her kitabı herkese önermiyorum. Ama bunun konusu hepimizi ilgilendiriyor, hem de harika bir dili var. Hararetle tavsiye!
jung'un yoga derslerini çevirirken terminolojiye aşina olayım diye bhagavad gita okumaya başladım, ve sonra canım spinoza çekti.etikaya başlayıp bhagavad gitadaki dünya görüşünün ontolojisini okuyormuşum gibi gelince google'a yazdım,zengin bir literatür varmış:spinoza ve hinduizm
21. Yüzyıl Kitaplığı gibi bir dizi hazırlamak Devrim'in (
@Devrimcetinksap
) uzun zamandır hayaliydi. ilk kitabını çevirdim, mutluyum. Luc Ferry zor konuları kolay anlatabilen bir felsefeci. eski eğitim bakanı. uyarıyor avrupayı bu konuyu ciddiye alın diye.
3 sene sonra 2. baskı. ülkemizde önemli felsefe kitapları 40-50 sene sonra çevriliyor diye şikayet edilir ya, bu sefer öyle olmadı, ama siz de bir gayret edin lütfen sevgili yurttaşlar :))
"sonluluğun sonrası"ndan sonra çok değerli insanlar buldu beni. onların ilgisiyle girdim bu işe.
güzel düşünüyor meillassoux. içimdeki felsefe hayvanı ona hayran. onun da payı var elbette.
o kadar güzel ki seyrediyoruz bazen sadece. buyrun siz de seyredin.sınayın da tabi.çıktı!
"Son yıllarda felsefi olarak bu kadar dikkate değer başka bir eser," evet var :) Bugün de tesadüf basımı ikinci yılını doldurmuş. Söylemeye gerek yok: ikinci baskı görmedi.
ruhuma tesir etmedikçe başlı başına iyi ya da kötü bir değer taşımadıklarını anlayınca, ben de en nihayet halis bir iyiliğin olup olmadığını araştırmaya karar verdim;
Bruno Latour'un "Gaia ile Yüzleşmek" kitabının çevirisinde ilerliyorum. Aşağıdaki videoyu şöyle yorumluyor kitapta: "Bana musallat olan bir dans hareketiyle başladı her şey, on sene kadar oluyor, aklımdan çıkıp gitmedi bir türlü.+
Michel Serres Parazit çıktı nihayet!
"Parazitik ilişki özneler arasıdır. İlişkilerimizin atomudur. Yüzüne bakmaya çalışalım bu ilişkinin, ölüm ve güneş gibi. Hepimize birlikte iner bu darbe."
Sonluluğun Sonrası nihayet çıktı! Mey-yasu'yu ilk okuduğumda birçok felsefi problemimi çözmüştü ve yenilerini vermişti. Badiou, onun felsefede yeni yollar açtığını söylüyor. Ben de böyle düşünüyorum ve buna tanık olmak harika. Umarım okuyucularını bulur.
sarkazm korkak veya bastırılmış bir zekanın kendi içinde zehirlenmesiyle ortaya çıkan bir yaşam biçimi. iradesi sakat bırakılan bu zeka savaşacak gölgelere bağımlıdır. gerçekliği zehrini akıtmasını hak edecek şekilde yorumlar ve bir doz bırakarak rahatlar. tekrar gerekene dek.
bu iyiliğini doğrudan bildirebilen, zihnimin başka her şeyden vazgeçip tek onunla hemhal olmasını sağlayacak bir şey; daha soğrusu onu bulup edindiğimde, bana ebediyen kesintisiz ve üstün bir sevinç yaşatacak bir şey." aklın ıslahı üzerine bir inceleme: dürüşken ve çoraklı.
Dün ölen Bruno Latour bu yıl ölen James Lovelock üzerine yazmış. Gaia hipotezinin yaratıcısına bu kadar hayran olduğunu bilmiyordum. Çağımızın Galieo'su olarak görüyor;ayrıca Gaia fikrini çok iyi anlatmış,çeviririm belki.
Bruno Latour Tracks Down Gaia
ayrıntı'da yolculuğuna devam edecek bu çevirim. pierre hadot fransa'nın ve aslında dünyanın en değerli filozoflarından, bir sistem vs. kurduğu için değil, çok basit bir şeyi ısrarla hatırlattığı için: felsefe bir yaşam biçimi olarak doğmuştur.
michel serres'in parazit kitabına yazdığı kısa önsöz ve kısa bir tanıtım paylaştık.
parazit'te savunduğu radikal tezi kısaca okuyabilirsiniz bu önsözde: toplumu kuran mübadele ilişkileri değil parazit ilişkilerdir en temelde
çeviri, sunuş, önsöz, her şey bitti, mart başı çıkar
Fransız filozof Michel Serres’in Parazit isimli kitabı, Kağan Kahveci
@kkaaggaann
tarafından Türkçe’ye kazandırıldı. Okurunu bulmasını temenni ediyoruz.
Yazarın kitabın İngilizce baskısına yazdığı önsözü, yine
@kkaaggaann
çevirisiyle yayınlıyoruz.
tivit bu kadar yürüyünce bir açıklama şart oldu: kafamdaki gerçek birine yazdım bunu, burası benim mikro blogum sonuçta... fakat belirtmek şart oldu: psikolojik/somatik durumu bunları yapmaya asla izin vermeyen kişiler olabilir. evrensel, buyurgan bir yargı yok yani. olamaz da.
meillassoux ile yaptığımız söyleşi uluslararası rağbet gördü :)) biz daha türkçesini yayınlayamadan ingilizceden sonra şimdi italyancada. türkçesini isteyen bana mesaj atabilir. ingilizcesi için:
italyanca meillassoux bir başkadır:
Spekülatif filozofları seviyorum. Çevirdim korona salgını değerlendirmesini. Dünyanın sonu senaryolarını çok önceden düşünmeye başlamış biri. Bir de "güzel" yazıyor.
meillassoux anlatmıştım birkaç ay önce eskişehirde.
çok güzel bir kayıt olmuş, teşekkürler
@yortkitap
.
böylece verdiğim bir sözü yerine getirmiş oluyorum: temelde "ilahi yokluk açılış argümanı"nı okuyup yorumlasak da meillassoux'ya bir giriş niteliği var.
zizek değerli biri, alman idealizmini, marxı, psikanalizi iyi biliyor, yaratıcı ve zeki. tek problem hem o sansasyonel konuşmayı seviyor hem de bunun alıcısı çok, hatta daha kötüsü bu zizek tüketicisi medya yoluyla yaratılıyor. zizek daha anlamlı tartışmaların mecrası olabilirdi.
bildiğim en güzel hikayelerden birini anlattım kısaca. tüylerim diken diken oluyor her aklıma geldiğinde. şiir, felsefe özel ilginiz olmasına gerek yok. güzel bir hikaye duymak isteyenler, buyurun:
ilk kez türkçede. dünyada en çok okunan meillassoux söyleşilerinden oldu, bence içerik olarak en zengini. hala yaptığı son söyleşi sanırım. burada da çok okunur umarım.
Yakında!
KUSURSUZ AŞK YOKTUR
Francis Wolff
Çeviren:
@kkaaggaann
Öğretmekten ziyade düşündürmeyi hedefleyen bu kitap, Fransa'da aldığı iki ödülle hem genel okurun hem uzman okurun takdirini kazandı.
zayıflara nasıl davrandığına bakıyorum bir insanın saygımı hak edip etmediğine karar vermek için.
ve beni zayıf sanarkenki davranış biçimidir kişi benim için. sonra ağzıyla kuş tutsa asla geri kazanamaz saygımı.
içi böyle resimli bu kitabın, yüze yakın vardır. kitabın en felsefi anı da magritte'in alttaki resmiyle kelimeler arasındaki ilişkiyi yorumladığı yerler bence: "İmgelerin İhaneti'nde tabloya gerçek bir pipo yaklaştırmak onu temsilinden ayıran uçurumu nasıl gösteriyorsa, +
Resimde Kelimeler’de Michel Butor, Ortaçağ’dan günümüze Batı resminde yazının çeşitli biçim ve işlevlerini tasvir ediyor ve imgelerin sunduğu estetik deneyimin asla sadece görsel olmadığını vurguluyor.
Gücü seven daima korkaktır. Daima ürkektir. Daima bir ödlek, bir titrek, bir yüreksizdir. Daima tabansız biri, fos biri. Arkadadır daima, kestaneleri almak için elini köze sokanın arkasındadır. Güç aşığı, zayıf biridir. - PARAZİT, MİCHEL SERRES.
marx'ın batıda beklediği ama rusya'da patlayan sosyalizm misali nietzsche'nin avrupa'da beklediği nihilizmin bizim memlekette patladığı tespitleri var. maraş dondurması, heimlich manevrası, yoğurt ve şimdi de nihilizm dalgası. coooll.
roman çevirdim ilk defa, taraskonlu tartarin; endişelerin bolca eşlik ettiği bir süreçti. tecrübesizlikten. mail geldi editörden: çeviri ödülü başvurusunu kaçırdığımız için üzgün, çok beğenmiş. sonuç: hegel haklı. kuşkunun aşılması için ötekinin varlığı gerekli. ve çok mutluyum:)
YENİ YAZI: "Kuşkusuz güç ilişkilerini ve dünyanın kör gidişatını felsefe tek başına durduramaz, fakat sağlam bir düşüncenin gücüne inanmak ve etkili kavramlar yaratmak felsefenin payına düşer.
"ağlamadan cevap veremem" diyor bruno latour "felsefe sizce neden bu kadar güzel" sorusuna. ki "felsefe nedir" sorusuna cevap verirken aniden durup, dalgınlaşıp "felsefe o kadar güzel ki" dediği için röportajı yapan bu soruyu soruyor. (vpn gerekli)
sonluluğun sonrası ikinci baskı yaklaşırken bu kitabı hatırlayalım. mallarme üzerine sayı ve deniz kızı kitabında da ilerliyorum bu sene çıkacak umarım.
"sonluluğun sonrası"ndan sonra çok değerli insanlar buldu beni. onların ilgisiyle girdim bu işe.
güzel düşünüyor meillassoux. içimdeki felsefe hayvanı ona hayran. onun da payı var elbette.
o kadar güzel ki seyrediyoruz bazen sadece. buyrun siz de seyredin.sınayın da tabi.çıktı!
haftaya bugün eskişehirde meillassoux anlatacağım. ikinci bölüm 'ilahi yokluk açılış argümanı'nı okuyup konuşacağız; gelecek olanlar mesaj atarsa ilgili 4 sayfalık metni paylaşabilirim.
kendine inanan bir insana her zaman inanırım, özgüvenini sarsmak şöyle dursun harlarım. ama kibir başka. elim ayağım titriyor, gözlerim kararıyor... ve her defasında aynı şey oluyor: ilişkimi kesiyorum. sen git o özgüveninle bakkaldan bir çikolata al kendine, bakalım veriyor mu?
bir yerden sonra sevgili, dost isteyip istememek başkasının psikolojisini yüklenmeyi isteyip istemediğine bağlı oluyor. yüksüz psikoloji mümkün değil elbette, ama, (olumlu veya olumsuz) yükünü gerçeklik budur diye mutlaklaştırmamış birileriyle karşılaşmak giderek zorlaşıyor.
bir daha: entelektüellerini bilgi vermekten sorumlu hizmetçiler olmaya zorluyor mevcut sistem. bilgini ver, ama hayal kurdurma; hayatlarına karışma, bilir onlar nasıl yaşayacaklarını. minima moralia: "burjuvazi insanları oldukları gibi sever, çünkü olabileceklerinden korkar."
van devlet tiyatrosunda felsefe, tiyatro karışık bir performans yapacağım. yakınlarda olacak arkadaşlarımı beklerim.
30 Eylül Çarşamba 14.00 - Van Devlet Tiyatrosu
ne çok kitap çeviriyorsun diyene sen de ne çok ders veriyorsun, ne çok iş toplantısı yapıyorsun, ne çok sulama yapıyorsun, filan diycem artık. para kazanıyorum ya bu işten,ne olcağdı? istediklerimi çeviriyorum tamam ama ekmek aslanın ağzında bize de. çok yavaşım hatta,ne hızlısı.
meillassoux'nun sevdiğim bir lafı var, "indirgemeci materyalizmler aptallıktır" diye. spinoza öğrenirken onun indirgemeci bir materyalist olmadığını, bugün beyin çalışmaları yapanla olduğu kadar iç deneyimimizi araştıran fenomenologla da iyi geçineceğini akılda tutmak gerek.
sigarayı bıraktım. içki içmeye vakit bulamıyorum. falanı filanı kovalamayı bırakalı çok oldu zaten. hiçbir düzenli kötü alışkanlığım yok gibi. bir tek tivit atmak kaldı, onun da çaresine bakıcam. yaşım geldi çünkü, benim de kötü günler için kenara bir ontoloji koymam lazım.
kitabı çevirmemi önerdiğinde italyancaya meillassoux çevirdiğini bilmiyordum coccia'nın, daha sonra spekülatif realizmin en yaratıcı örneklerini sunacağını da. devrimle karmalarımız çok uyumlu, daha nice kitaplara.
birkaç gün önce ölen Bruno Latour, bu sene ölen James Lovelock ile geçirdiği bir günü betimlerken Galilei'ninkiyle eş ölçüde bir devrime yol açacağını düşündüğü Gaia fikrini çok kısa ve güzel açıklıyor. Gaia fikrinin ne olduğunu bence her çağdaş bilmeli. Buyrun:
Kısa süre önce kaybettiğimiz Bruno Latour'un, Gaia hipotezi ile tanıdığımız, kendisine de ilham olan Lovelock üzerine yazdığı bu yazıyı Kağan Kahveci çevirdi
@kkaaggaann
.
Bruno Latour'un sevenlerine bir kez daha baş sağlığı diliyoruz.
filozof olmak öyle uzaklarda aranacak bir şey değil aslında, sistemler kurmakla, hatta kavramlar yaratmakla olacak iş de değil, ve felsefe tarihinde bunun zaten hep böyle olduğunu pierre hadot kadar iyi anlatan azdır: "Gündelik yaşam davranışlarından bu kopukluktur tam da
gündelik yaşamım nasıl yorumlayabileceğimi bilemediğim, ne "belli bir aklın" ne imanın kavramlarının yetmediği fenomenlerle doluydu uzun zamandır ve hala da öyle, ama Jung sayesinde her şey biraz daha berrak. umarım daha fazla Jung çeviririm. bu ilki.
Yayımlandı!
YOGA VE MEDİTASYON PSİKOLOJİSİ
Carl Gustav Jung
Çeviren:
@kkaaggaann
Aptalca olanı herkes anlar, oysa, zekice şeyler bir avuç insanın erişimindedir.
Michel Serres, İnsanlanma (çıkacak yakında): "Felsefe şu sorulara yanıt verebilir mi: Nereye gidiyoruz? Nereye gitmek istiyoruz? Bugün hem boğuk hem de sağır edici bir biçimde rastlantıya övgüler düzüldüğünü duyuyorum: Körlemesine gitmeyi gerçekten de bu kadar arzuluyor muyuz?"
insanların felsefeden anlamadığını düşünmeden önce ben anlıyor muyum ve anlatabiliyor muyum diye sormak gerek. sahte dramalar yaratmadan önce insan sormalı acaba cansız ve kitabi düşüncelerime nasıl can suyu verebilirim diye. sadece canlı ve ayrıntılı düşünceler ilgi uyandırır.
ahmet arslan beni her defasında şok ediyor; yeri o kadar dar ki düşünce ne oynayabiliyor ne kımıldayabiliyor. kimisine bu rijitlik bilgelik gibi görünebilir, ama benim yakamda kafasında geometrik şekilleri döndüremeyen bir geometrici gibi. felsefe mühendisi olacak adam. dogmatik.
olanaksız gibi gelen bir kez olduktan sonra artık herkes için olanaklıdır. en direnen, en muhafazakar zihinde bile cıvatalar gevşer. tam da bu nedenle bir şeyin olanaklı olduğunu gösteren insanlar çok özeller. en ufak gündelik bir "marjinallikten", ne bileyim uzay yolculuğuna...
iki senedir iş olarak çeviri yapıyorum. bir zanaatın ustası olmak çok güzel bir hismiş. oldum ben artık süperim anlamında değil: işle aramda sürtünme kalmadı. bir zorluk çıktıysa da çaresi var biliyorsun, vs. "yekpare geniş bir anın parçalanmaz akışı"na az kaldı, geliyorum :)
derrida bir belgeselde platonla ilgili bir soruya cevap verebilmek için soruyu spesifikleştirin demişti. empirist bir jest olduğunu düşünmüştüm,"evrenseller yoktur, tek tek olgular vardır" der gibi. evrensellerin körleştirici etkisi en çok politikada,ezberden okumayanlar hapiste.
Çıktı! Francis Wolff yine çevireceğim. Berrak bir kafası var ve dümdüz felsefe yapıyor. Bir tavrı olsa da altını özellikle çizdiği savları yok. Bu yönünü sevdim. Bu kitap da öyle, özel hiçbir savı yok aşk üzerine, ama öyle güzel analiz ediyor ki okur fikir geliştiriyor.
Yayımlandı!
KUSURSUZ AŞK YOKTUR
Francis Wolff
Çeviren:
@kkaaggaann
Öğretmekten ziyade düşündürmeyi hedefleyen bu kitap, Fransa'da aldığı iki ödülle hem genel okurun hem uzman okurun takdirini kazandı.
19. yüzyılın James Lovelock'u, Goethe'nin, Bolivar'ın Darwin'in, hayran olduğu Humboldt ünlü Cosmos belgeseline ismini veren "ünsüz" Cosmos eserinde özetle ne yapmaya çalıştığını söylerken Schelling'i anıyor: Tek ortak bir odakta yoğunlaşarak fikirlerimizi genelleştirebilir,+
yalnızken kant'ın kendinde şeyi kadar yabancısın kendine ve bu yabancılık çok iyi hissettiriyor. başkalarının yanında "tanıdık" olmak için azaltıyorsun kendini. dostluklar, ilişkiler, arkadaşlıklar iyidir elbet, yalnızlığı besleyebildikleri kadar.
felsefe çevirmek bir fikri sanki sen bulmuşsun gibi anlamaya yarıyor. daha iyi bir anlama yöntemi bilmiyorum. vaktiyle filozoflar idman için klasik metin çevirirlermiş. düşünmenin talep ettiği yavaşlığı öğretiyor. ama acele çeviri hem kötü oluyor hem bu zevkten mahrum bırakıyor.
mide ikinci beyinmiş, öyleyse beyin de ikinci mide. düşünce tarihindeki değişimler önce bulantıya dayanıyor. örneğin, leibniz voltaire'in beynini bulandırıyordu. bizim beynimizi de postyapısalcılar... meğer tin kusmak istiyormuş, yeni realizmlere/materyalizmlere yer açmak için.
yeni gördüm. michel serres'in güzel bir röportajı. Adı geçen Hominescence kitabı da şu an çevriliyor. "transhümanizm" denilen döneme verdiği ad, her şey Serres farkıyla tabi. Bu kitabın kavramsal editörlüğü teklifi geldi. üstüne para alıcam bir de :))
yine on dakika çevir on dakika kafanı soğut bölümleri geldi meillassoux'nun. bir filozofun daha yaşarken tüm yazdıkları yayımlansın istiyorum. bir de zor ama kapalı ve anlaşılmaz değil, kendisiyle birlikte düşünmeye alan açan filozoflardan. yoksa çekilmez. neyse ki az kaldı.
türkiye enteli birbirini sevmez genelde çünkü iki yarı cahilin birbirlerinin eksiklerine işaret ederek yürüttüğü diyalog sokratik değil sarkastik diyalog oluyor.
çeviri yaparken okurun okuma ritmini tasarlayabileceğimi fark ettiğimden beri herhangi bir çeviriye normalden iki kat daha fazla zaman harcıyorum. pek de gocunmuyorum, çünkü estetik bir haz alıyorum. battı balık yan gider.
valla elime türkçe çeviri almaya korkar oldum, acayip moralim bozuluyor, bir çarpıklık büyümüş büyümüş de normal olmuş gibi bir durum. çevirmenler, ve asıl ey editörler lisedeymişsiniz de konu sadece sizle ilgiliymiş gibi "bana geçer not yeter" mantığıyla kamuya iş yapamazsınız!!
dışı otonom. içi heteronom. dışı rengarenk içi soluk bir "kızıl". iyi bir meyvenin veya fikrin kelek çıkmasının hayal kırıklığı başka oluyor. bir de "profesyonel" devrimciye en az ihtiyacı olan sektör yayıncılık herhalde. ne alaka ya. o jargonla işçi çalışması yap. işe yara bari.
spinozanın söyledikleri o kadar makul geliyor ki bir dahaki reenkarnasyonumda sıfırdan başlamayayım diye kendime bıraktığım notları okuyormuşum gibi geliyor bazen. pürüzler var gerçi ama spinozayı ethicadan değil "aklın ıslahı"ndan tanımak hakkındaki fikirlerimi çok değiştirdi.
spinoza’nın yaşamı hakkında bilinenler sadece beş temel dökümanda yazılanlardan ibaretmiş uzun süre. bunlardan biri de pierre bayle'ın tarihsel ve eleştirel sözlük adlı eserindeki “spinoza” maddesiymiş. Arif
@yldzrf
güzel bir türkçeyle çevirmiş. Tavsiye:
kimsenin tanıdığı olmaya gelmedik bu dünyaya, bırakın tanınmaz hale gelelim. hatta bir değer olarak yüceltilsin tanınmaz hale gelebilmek. ölüm ve zulüm korkunuzla dünyayı dondurarak başa çıkmayı bırakın. dünyaya kaos hakim olmuyor, arkadaşlıklar bitmiyor, öyle de yaşanabiliyor.
pierre hadot'nun "ilkçağ felsefesi nedir?" kitabını aldım elime. çok basit, çok makul bir fikri tekrar hatırlatmak için bunca çabalaması insanlığın ne kadar kırılgan ve çabaya muhtaç olduğunu hatırlattı tekrar: felsefe bir yaşam biçimidir, diyor, felsefi söylem ikincildir, diyor.
dünyanın bize tekinsiz gelmesi, hayvani güdülerimize değil akıl yürütme yetimize dayanıyor. her şeyin başka olabileceğini görebilen bir akla "ben" dediğimiz biyolojik ve toplumsal varlığı koruması için sürekli tehdit hesaplattırıyoruz. ve 'ebedi savaş'tayız, çünkü hesap son'suz.
kendini bilme yöntemiyle, doğayı bilme arasına konan modern bir ayrım var: doğaya dışarıdan bakıp deneyler yaparak bilebilirsin, ama kendine dışarıdan bakacağın bir perspektif yoktur, gibi. şimdi, bruno latour, karen barad, vb. hep şunu söylüyor: doğaya da dışarıdan bakamazsın.
gıcık olmak bir haktır. türkiye'de boktan bir siyasi ortam var diye her marjinalle, radikalle, entelle iyi filan geçinemem. gayet gıcık olduğum insanlar var ve uzaklaştırıyorum bunları hayatımdan. sanki barikat varmış da yoldaşımızı satmışız muamelesi ağlak bir budalalık.
bilim kitaplarını hakikatmiş gibi okuyanın yobazdan farkı yok: misal biri çıkmış güzellik algısını görme duyusunun evrimiyle açıklıyor.sayı sistemlerinde hissedilen güzelliğin nedeni de mi bu? lisede bilimi ilk tattığımda yerli yersiz her şeyi böyle açıklardım. bıraktım. bırakın.
upanishadlara başladım. schopenhauer şöyle demiş: "bu, dünyadaki en iç rahatlatıcı ve insanı yücelten eser olsa gerek. yaşamımın tesellisi o oldu, ölümümün de o olacak." korhan kaya çevirisi muazzam.
meraklı bir genç olarak birkaç küçük ibadetten ibaret olan tanrı inancımı on dokuz yaşımda, kısa marksizm ve felsefe okumalarım sonunda kayıtsızca bırakmıştım. tesadüf deyip geçemediğim aşırı anlamlı rastlantılara Uğur derken bunların ardında Tanrı olduğunu anlamam 11 yılımı aldı
spekülatifi şüpheli diye çevirmeyin arkadaşlar. cumhuriyet aydını mısınız siz ya, halkımıza anlayacağı dilden konuşuyorsunuz? eğer uygun bir sözcük bulamıyorsan bırak kalsın; spekülatif spekülatiftir, yeterince doğru bağlamda duyarsa ne olduğunu anlar, bebekler de böyle öğreniyor
bu konformist döngüyü sorgulamadan uzun süre devam edenlerin beynindeki nöronal bağlantılar gerçekliği artık hep bu bağımlılığına göre yorumlar.yeryüzünde cehennemi yaşar, her yerde dandiklik görür. dünyanın küfür ettiği dandikliğine bağımlı olmuştur. trajiktir ama bırakılabilir.
philip k. dick'in sekiz bin sayfalık exegesis notlarını tutmasına neden olan mistik deneyimlerini bilmeden valis üçlemesi kavranamaz. çünkü o kitapları kurgulardan ziyade gerçekler motive ediyor. bu arada exegesis'in telifini bilinmeyen bir güç yine almış. umarım çeviriyorlardır.
Bulutlarla kaplı kapkara bir gecede, "herhangi" bir denizin altından yüzerek karşıdaki varlığı şüpheli olası kıyılardan hayalimde canlandırdığım "belli" bir tanesine varmaya çalışıyorum. Kesin bir yol yok, ama rastlantıya da bırakamam. Evrenin kumaşı şiirse başarılabilir.Bakalım.
Dünya şiir günü için bir daha: "Bir bardak suda fırtına kopmaz, ama yeni bir dünya yaratacak girdap şiirde yaratılabilir. Önce Şair’in şiirinde, sonra, BELKİ, filozofun gör dediği Mutlak’ın şiirinde."
Kağan Kahveci: "18 Mart 1842, Mallarmé’nin doğduğu gün. Şairin kendisi için ikinci bir doğum, bir diriliş tasarladığını ise yakın zamana kadar bilmiyorduk. Çağdaş Fransız filozof Quentin Meillassoux’nun iddiası tam olarak bu..."