hayao miyazaki, rüzgâr yükseliyor filmi, paul valéry’nin “rüzgâr yükseliyor… yaşamaya çalışmalı.” sözleri ile başlıyor ve “yaşa… rüzgâr misali.” sözleri ile son buluyor.
"birini sevmeye koyulmak başlı başına bir iş, bir girişimdir.
güç ister,yürek ister, körlük ister. hatta başlangıçta öyle bir an vardır ki uçurumun üstünden sıçramak ister. düşünmeye kalkarsan aşamazsın onu..."
"...tek başına duran ağaçlara daha da hayranım. yalnız insanlar gibidir onlar."
hermann hesse
"ama elbette ki yalnız bir ağaç, birkaç tane ağaçtan daha ağaçtır."
abbas kiorastami
"onu değil, onun ötesini düşlemiştim ben. [...] ama biliyordum, aramızda yine çığlıklarımızın birbirine ulaşamayacağı kadar derin ve geniş bir uçurum, bilinçlerimizin yakınlaşamayacağı kadar acımasız bir uzaklık vardı."
nuri bilge ceylan, kuru otlar üstüne
sezen aksu yeni bir parça yapmış ve parçayı melih cevdet anday'a adamış. parça ismi: rahatı kaçan ağaç:)
"ona bir kitap vereceğim
rahatını kaçırmak için
bir öğrenegörsün aşkı
ağacı o vakit seyredin"
"âh çok acı
hatırladım rahatı kaçan ağacı
resmidir daha da yalnızlaştığımın"
sen kollarıma asla gelmemiş
sevgili,
sen yitirilmiş olan daha başından,
senin hangi şarkılar gider
hoşuna hiç öğrenemedim.
vazgeçtim ben seni
gelecek anın kabaran dalgaları içinde
tanımaya çabalamaktan..
rainer maria rilke
kitapta şöyle bir cümle geçiyor:
"seni tanıyanlar yaşadıkça sen de yaşayacaksın."
bu cümleyi okuduktan sonra bende iz bırakan "nomadland" isimli filmi anımsadım. filmde de şöyle bir cümle geçer:
"hatırlanan şey ölmez."
ne zaman dünyanın derin anlamını sezer gibi olduysam, onun basitliği şaşırttı beni, diyor camus.
ne zaman birini kaybetsem bütün dünya gözümde un ufak oluyor. bu koşuşturmaca, bunca telâş anlamsız geliyor. yokluk varlığın önüne geçiyor.
"okur kitap arar ama, kitabın da okuru bulduğunu ben çok gördüm. açıklanabilir bir şey söylemiyorum belki, ama "rastlantılar"ın çoğu, açıklayamadığımız için rastlantı görünmez mi?"
bilge karasu🤍
"her filmden sonra bana bir şeyler oluyor..."
bir şeyler yaratmanın insana kattığı ağırlık..
sancılı bir doğum gibi tıpkı.
bir şeyler yazdığımda ben de böyle hissediyorum. zehir akıtıyorsun ama artık zehir bütünüyle senin karşında oluyor. bir nevi karşılaşma, hesaplaşma gibi.
"hayat böyle. bizi birbirimizle buluşturan bu raslantı bile, ne akıl almaz bir bilmece. bu düşüncenin başlangıcında bile bizi saran his, yaşananların hiçbir kıymeti yok denemeyeceğidir."
nuri bilge ceylan, kuru otlar üstüne
"koşulsuz sevgi, sadece çocukların değil tüm insanların en derin özlemidir."
sevme sanatı, erich fromm
olabilir mi, bu dünyada herhangi bir şey karşılıksız olabilir mi, bu mümkün mü?
"bak ağaçlar var, yaşadığımız evler hâlâ ayakta,
sadece biz geçip gideriz her şeyin yanından hafif bir dokunuş gibi,
ve her şey birlik içinde bizi susmakta."
rainer maria rilke
"sana, penceremin önünde duran o vişne ağacını anlatmıştım. karanlıkta bile, ona bakmak bir mutluluktu, bolartırdı gönlümü. sen o vişne ağacı gibisin, demek isterim sana."
bilge, canım bilge, canım aşk.. 🤍
''bir adam bilgeye ''acının ateşinden nasıl kaçabiliriz?'' diye sorar. bilge ''ateşin tam ortasına git'' der. adam ''o zaman yakıcı alevlerden nasıl kaçarız?'' diye sorunca bilge, ''canını yakacak daha fazla acı olmayacak!'' diye yanıt verir.''